Küçüklüğümdü benim Beşiktaş, bir sürü hatıra, üzüntü, sevinç. Beşiktaşlı olmak akıllı insanın işi değildir aslında, babadan oğula geçer ve o şekilde devam eder. Ama bu durumla o kadar gurur duyarsın ki… Bunu sadece Beşiktaşlı olanlar anlar. Dün de hem bu gururu sonuna kadar yaşayacak hem de yıllardır bir çok maça evsahipliği yapmış, sadece Beşiktaş değil tüm takımların anılarıyla dolu olan İnönü Stadı ‘nı son kez yaşayacaktık.
İnönü – Hüzün – Maça Hazırlanış
İnönü Stadı nice maçlara evsahipliği yapmış ülkenin en eski stadyumlarından. Metin Oktay ‘ın ağları delen topu, Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hoca ‘ya yakalanışı, bir sürü futbol konulu Türk filmi hep İnönü Stadı ‘nda çekilmiş. Son maçın oynanacağını bilmek insanı duygulandırıyordu elbet. Bu maç için Beşiktaş Yönetimi tarafından önceden çıkartılan 4 maçlık kombinelerimizi almıştık, zaten yoğunluk nedeniyle 2 maça gidememiştim ama bu maç en önemlisiydi, hatta Fenerbahçeli olan Okan da bu maça gelmek istedi ve zar zor biraz karaborsa da olsa ona da bilet bulduk ve Beşiktaş formasını giydirip stada aldık, o da maçın coşkusunu sonuna kadar yaşadı. Keşke bu ezeli rekabetler hep böyle dostluklarla dolu olsa da insan gibi maç izleyebilsek artık… Maçı izlemek için yerlerimize geçtiğimizde başka takımları tutan bir çok insanın da ana tanıklık etmeye geldiklerini de gördük.
Maç cumartesi akşamıydı ama eminim ki benim gibi tüm Beşiktaş taraftarı perşembe, cumadan itibaren maçın havasına girmiştir. İnönü Stadı için hazırlanan klipler, duygu yüklü ropörtajlar, efsanelerin konuşmaları herkesin tüylerini diken diken etmiştir. Ama bunun asla bir veda olmadığı tekrar tekrar eski ruhumuzla geri döneceğimiz de herkes tarafından söylendi.
Gözleri dolduran şu klip özelikle eminim herkesi etkilemiştir:
Maç günü de sabahtan itibaren acaba hangi formamı giysem, siyah-beyaz ayakkabılarımı giyeyim diye düşündüm marşları dinlerken. Semte de erken gidip o havayı yaşamak istiyordum. Maça 5 arkadaş gidecektik ve herkes Beşiktaş’a gelecekti. Üsküdar’dan yola çıktık ve vapurla karşıya geçtik, daha karşıya geçmeden tezahurat sesleri duyuluyordu. Çarşıyı gerçekten hiç bu kadar kalabalık görmemiştim, her yerde coşkuyla beraber hüzün hakimdi, bir köşede tezahurat edenler, bir köşede fotoğraf çektirenler, bir başka köşede ağlayanlar… Günün tüm anlam ve önemini hissetmek o kadar kolaydı ki.
Maça daha 4 saat vardı ve karnımızı doyurup stada doğru yürümek istedik ve en kolay fast food zincirlerinden birine girip kolayı seçtik çünkü her yer inanılmaz kalabalıktı.
Türk Hava Yolları da İnönü ‘ye veda gecesi için “Beşiktaş’a Feda Yolu” ismiyle bir proje gerçekleştirmiş ve kombine alan herkesin ismini Dolmabahçe yoluna yapıştırmışlar, bunun taraflı tarafsız herkesin çok hoşuna gittiğine eminim. Herkes ismini arayıp bulmaya, hatıra olsun diye o ismi kendisine almaya çalışıyordu. Alfabetik dizildiği için T harfine gelmek epey bir zaman aldı hemen hemen Dolmabahçe Sarayı’nın kapısının önüne doğru ismimi bulabildim :)
İnönü’ye Giriş ve Biber Gazı Trajedisi
Çok kalabalıktan fazla etkilenmemek için stada erken gitmeye ve maçı orada beklemeye karar verdik, bu sırada Çarşı’da coşku tüm hızıyla devam ediyordu, insanlar yavaş yavaş stada yürümeye başlamışlardı, stada kadar çok rahat geldik ve içeriye girmemiz 5 dakika sürmedi, bu sırada Okan ‘ın biletinin sahte olma olasılığı içimi korkutsa da sorunsuz girdiğimiz için rahatlama da olmuştu tabi… Bu arada stada DSLR fotoğraf makinesi sokmak yasak dediler bana girerken, üzerimde aynasız Sony RX1 vardı ve neredeyse onu bile alacaklardı. Ama içeri girince en az 10 tane DSLR fotoğraf makinesi gördüm. Bu da uygulamanın eşit yapılmadığının göstergesi tabii ki. Eski açığın kapalı tribün tarafındaydık ve ben daha önce stadın burasından hiç maç seyretmemiştim, gerçekten harikaymış, yeni açıktan maç izlemek bence biraz daha zor, stada biraz daha uzak kalıyor sanıyorum, 2 golü de bize yakın kaleye attığımız için şanslı da sayılabiliriz bu arada.
Şarkılar söyleniyor, eğleniliyordu ki birden bir şeyler oldu. Ne olduğunu anlamadığımız şekilde insanlar panik oldular ve üst taraftan “Biber gazı, biber gazı” diye bağırışmalar duyduk. Ben daha önce hiç biber gazına maruz kalmadığım için sadece televizyonda duyduklarımla az buçuk bilgi sahibiyim, hemen üzerimdeki kıyafeti çıkarıp ağzımı burnumu kapattım ve gözlerimi de kapattım, yanımdakilerle de öyle konuştuk. Yanımda da eşim var bu sırada, insan endişeleniyor. Biber gazı çok feci bir şey, yazıyı okurken maruz kalanlarınız varsa beni anlıyordur, gazın herhangi bir rengi yok, dolayısıyla havaya karışıyor ve geldiğini anlamıyorsunuz. Tek düşünceniz şu oluyor: “Acaba ne kadar süre daha gelecek, daha yoğun şekilde gelecek mi, etrafta yardıma muhtaç insanlar var mı, daha fazla boğazım yanacak mı, ne kadar daha dayanabilirim?” Hiç bir suçumuz yok bakın, stada girmiş oturuyoruz, tek yaptığımız birbirimizin hatıra fotoğraflarını çekmek. Alt tribünde abartmıyorum en fazla 3 aylık bir bebek var, yanlarımızda 4-5 yaşında onlarca cocuk var. Bizim halimizi düşünün, bir de onları ve ailelerini düşünün. Televizyonda “Aileler maça daha çok gitmeli, bayanlarımız stada gitmiyor” diye atıp tutan yorumcular da bunları düşünsünler lütfen. Ben iyiydim ama sağ tarafıma dönüp baktığımda Neşe’nin (eşim) hüngür hüngür ağladığını gördüm, endişelendik tabii, nereye kaçırsam diye düşünüyorsunuz o anda, çünkü alerjisi var zaten ve bu tip gazlar nefes almayı tamamen engelliyor, astım hastası olanları cidden öldürebilir bu gaz. Tuvalete gitmeye karar vermiştik ki çeriye de gaz atmışlar sanıyorum, içeriden koşarak kaçan insanlar gördük, “gelmeyin” diye bağırıyorlar, oradan geri kaçıp tribünün en üstüne çıktık belki biraz daha hava gelir diye, o sırada Gürkan su aldı getirdi, biraz rahatlattı, tabii gözler açık olunca gözler de yanmaya başlıyor, tribünde çok sinirlenen taraftalar da bu sırada aşağıdaki polise koltukları söküp atıyorlardı, altta da seyirciler var, biz en az 3-4 tanesini durdurduk durun atmayın diye. Gazın etkisi yavaş yavaş geçiyordu, etrafımıza şöyle bir baktım. Abartmıyorum bütün kızlar ağlıyordu, ki bakın biz gaza direkt maruz kalmadık, çocuklar, bebekleri görmedim bile. Herkesin coşkusu yerini sinir harbine bırakmıştı. Hiç bir suçumuz yokken ciddi derecede biber gazına maruz kaldık. Daha sonra eve dönünce okudum ve öğrendim ki Beşiktaş Çarşı’da asıl olan olmuş, Maçka’ya kadar her arasokakta biber gazı hissedilmiş, insanlar evlerinde oturamamışlar. Düşünün Beşiktaş’ta oturuyorsunuz, hastanız olabilir, yaşlınız olabilir, biber gazı geliyor ve yapılacak hiç bir şey yok, bu nasıl bir uygulama, nasıl insan hakları anlaşılır iş değil. Bireysel olaylara bireysel müdahale etmek varken suçsuz insanlara, hele ki çocuklara, bebeklere bu gazı sıkmak nasıl bir düşüncenin ürünüdür? Yaşamayan bilemez gerçekten ve umarım bir daha kimse yaşamaz.
Beşiktaş – Gençlerbirliği Maçı
Tüm bu olaylar insanların morallerini ciddi şekilde bozsa da geçen zamanla beraber maçın havası ve duygusallığı ağır basmaya başlamıştı. Ne olursa olsun bugün veda günüydü ve taraftarlar da ona göre stadı doldurmaya gelmişlerdi. Tribünde çok güzel pankartlar, enstantaneler vardı. Arkadaşlarıyla başka şehirlerden gelenler, tribün gediklileri, çocuklar tekrar Beşiktaş sevgisiyle hayata döndüler.
Maç için söylenecek çok şey yok, maçı kazanmamız gerekiyordu ve kazandık, zaten bugün maç için değil Beşiktaş için gelmiştik ve en iyi şekilde kutladık, herkes bu sorumluluğun farkındaydı, son kez bağırıyorduk ve son kez kayıtlar alınıyordu. Altta kendi çektiğim iki videoyu paylaşıyorum, ne kadar coşkulu olunduğunu görün diye, yeni İnönü’de de devam edeceğine eminim bu coşkunun, 141 desibel rekoru kırmışız bu arada, bu taraftara da bu yakışırdı.
http://youtu.be/vbboIbpCxRo
http://youtu.be/Ihy1JiIW0Bk
Maç sonu
Maç sonunda dayanamayan bazı taraftarlar sahaya girince herkes galeyana geldi ve birden stada yüklendi, sanırım maçın öncesindeki gerginliklerden dolayı yönetim de bu duruma izin verdi ve tüm stad taraftarlarla doldu. Başlarda çekingen davransam da, çünkü bir daha biber gazı yer miyiz diye düşünüyorsunuz, biz de stada girdik ve İnönü’nün çimlerinden eve getirmeyi başardık. Ünlü Kapalı ‘nın futbolcular gözünden görünüşünü ve çimlerin güzelliğini gördükten sonra gerçekten bu stadda oynamamak imkansız, futbolcu olsam 90 dakika koşarım diyorsunuz içinizden. Direkleri, korner bayraklarını, stad çimlerini, yedek klübesini, Beşiktaş’la ilgili tüm yazıları aldı taraftarlar, stadın yıkımına başladık bir yerde :)
Günden Diğer Kareler
Sonuç
Bir günde insan her duyguyu ancak böyle yaşardı; hüzün, sevinç, hırs, sinir… Ne ararsanız var, bunu da zaten ancak Beşiktaş yapabilirdi, yine yaptı yapacağını. Biz Beşiktaşlıyız, her zaman takımımızın yanındayız, İnönü’de de böyleydi, yeni stadda da böyle olacak, yalnız içimde kalan şeylerden bir tanesi İstanbul’da olmadığı için babamla bu stada gelememek, umarım yeni stada birlikte geliriz ve modern stadımızda modern şekilde maçımızı izleriz, bu bir veda değil İnönü, biz tekrar geleceğiz…
8 comments
Sempatim arttı açıkcası sana tahir abi :D
Biber gazının rengi yok :D iki anlamdada yok geçen sene son maçta sadece bayanların ve çocukların içerisinde olduğu Fenerbahçe Dereağazı tesislerinin içine biber gazı atıldı çokca şahit olduğum goruntu yurumeye hali kalmayan kadın ve çocuklar yanındayken onlara bakarak ayran içen gülen polislerdi. Polislik gibi aslında guzel ve çok şerefli olması gereken bir mesleğin kişi ayrımı yapmadan butun topluluğu tek bir kişi olarak duşunup kişi ayırt etmiyip korkaklık yaparak biber gazı kullanmasını kınıyorum asil bir millet olan bu milletin polis teşkilatınında vicdansızlık gostermesini bir türlü anlayamıyorum.
Bir Fenerbahçeli olarak inönuye geçici olarak veda ediyoruz en kısa zamanda BJK taraftarını mağbetinde gormek istiyorum
Bir Fenerbahçeli olarak bu yazıyı okuduğunuz ve benzer yorumda bulunduğunuz için teşekkürler :)
Bir Fenerbahçeli olarak bir çok Beşiktaqşlıdan daha çok gittim o stada. Her futbol sever benim gibi aşırı fanatikte olsa bu olaya üzülür.
Ayrıca hatırlarmısın bilmem ama sizle karşılaşmıştık tepe natiliusta yürüyen merdivende sizden makine tavsiyesi almıştım:D
Hatırlamaz mıyım? Memnun oldum :)
Biber gazını şu anda da Gezi Parkında atıyorlar!