En iyi fotoğraf makinesi ve en iyi lens sizde, ama yine de istediğiniz veya etkilendiğiniz bir fotoğraf çekemiyor musunuz? Fotoğraflarınız sadece arkası flu olmaktan öteye geçemiyor mu? Büyük ihtimalle kompozisyonunuz kötüdür veya eksiktir, bu yazımda fotoğrafta kompozisyondan bahsedeceğim.
Fotoğrafta Kompozisyon
Her nasıl ki edebiyatta kompozisyon yazarken “Giriş-gelişme-sonuç” gibi üçlü kurallar var ise, fotoğrafta da elbette yıllardır süregelen bazı kurallar var. Bu kurallar aslında sadece fotoğraf için değil, sanatın her dalı için geçerli. Tarih boyunca da tüm sanatçılar bu kompozisyon kurallarını ve öğelerini kullanarak etkileyici çalışmalar yapmışlar. Alttaki öğeleri okuduktan sonra lütfen resimlere, fotoğraflara tekrar bakın, bir çoğunu süzeceksiniz.
Kompozisyon Öğeleri
1 – Çizgiler:
Çizgiler, görsel kompozisyonun en temel unsurlarından. Doğada çizgiler kendiliğinden oluşur ve bunu görmek fotoğrafçının esas görevidir. Örneğin yukarıya doğru uzanmış bir ağaç dikey çizgi çizerken, ufuk çizgisi yatay çizgi çizer, veya yine bir ağaç dalı diagonel çizgi çizer. Bu çizgilerin hepsinin farkları anlamları ve algıları var. Çizgiler izleyicinin gözünü konuya yakınlaştırabilir, uzaklaştırabilir veya fotoğrafı bölebilir.
Dikey Çizgiler: Güçlü ve sağlam bir ifade oluştururlar. Geometrik öğelerin fazla olduğu fotoğraflarda kadrajlamaya ve lens seçimine çok dikkat etmek gerekir çünkü eğilip bükülen çizgileri hiç birimiz istemeyiz. Kadrajı oluştururken çizgilerin kenarlara tam paralel olması simetri algısını güçlendirecektir.
Örneğin üstteki fotoğrafta dikey çizgiler fotoğrafta bir ritm duygusu yaratıyor, aynı zamanda sol ve sağ tarafı bölüyor. Fotoğrafa bakarken bir süre sonra sadece sol taraftaki pencereler varmış algısı yaratıyor, ritm oluşturan bölge kendini tekrarlıyor ve göz yanılgısını sağlıyor.
Yatay Çizgiler: Daha dingin, haraketsiz, durgun bir algı yaratır. Sakin fotoğraflarda, manzara fotoğraflarında bolca rastlarız. Denge ve uyumu simgeler.
Özellike bu tip çöl fotoğraflarında yatay çizgilerin birbiriyle ve dikey çizgilerle uyumu, hele böyle çok iyi ışık kullanılarak gösteriliyorsa ve gökyüzündeki bulutlar da buna yardım ediyorsa, en iyi fotoğrafınız olmaması için hiç bir neden yok. Sol üstteki bulutlarla sağ alttaki lekeler de şahane bir denge oluşturmuş.
Diagonal Çizgiler: Çapraz diyebiliriz aslında, dikey ve yatay arasındaki geçişleri sağlarlar, bu sebeple hareketi belirtirler. Daha dinamik fotoğraflar için tercih edilir.
Diagonal çizgilerin birbiriyle ahengi, konu içindeki iki kişinin birbirine doğru hareket hissini desteklemiş. Sol üstteki bariyerlerle sağ taraftaki sarı ters diagonal çizgiler de ahenk yaratıyor.
Doğada aslında her şey çizgi oluşturur, gökdelenler, nehirler, dağlar, hatta insanlar bile. Dikey çizgi olarak insanı, yatay çizgi olarak denizi düşünebilirsiniz. Hayatımızın her anında çizgiler var, şu anda yazıyı yazarken monitörün bile yatay ve dikey çizgilerden oluştuğunu görüyorum örneğin.
Bu fotoğrafta ağaçlar dikey çizgileri, tepeler yatay çizgileri, nehir de çapraz çizgileri oluşturuyor. Sol tarafta bir dinginlik ve heybet varken sağ tarafta hareket söz konusu. Işığın iyi kullanımı ile güneş tepeleri okşayıp geçiyor, gölge ve parlak alanların dağılımı neredeyse eşit. Gözü rahatsız eden hiç bir bölge yok.
Lavanta bahçeleri ne kadar muntazam ve simetrik öyle değil mi? Ortadaki ağaç tüm görkemiyle yükseliyor, fotoğraf çekilirken muhtemelen fotoğrafçı eğilmiş ve bu görkemi daha büyük göstermiş ve amacına ulaşmış. Lavantaların ön tarafı flu, açık diyafram kullanılmış, belli ki amaç ağaca odaklanılmasını sağlamak. Kızıl gökyüzü de ağacın ortaya çıkmasına yardımcı olmuş, merak edenler için burası Fransa’daki Plateau de Valensole.
Çöl her zaman yatay olmaz ya? Fotoğrafçı, dikey çizgilleri çapraz çizgilerle birleştirerek hem hareketi göstermiş hem de fotoğrafın sağ ve solunu ayırmış, ışığı da bu amacı doğrultusunda kullanmış, bu fotoğraf için saatlerini bölgede geçirdiği veya bölgeyi çok iyi bildiği aşikar. Alttaki ağaçların yerleşimi de fotoğrafın dengesi için muazzam.
Drigny benim en sevdiğim ve örnek aldığım fotoğrafçılardan. Fotoğraflarında genelde netlik yok ve siyah beyaz ama duyguyu çok iyi veriyor. Üstteki fotoğrafta da Paris ‘in dinginliği, Eiffel ‘in görkemiyle birleşiyor. İnsanlar gölge şeklinde, çapraz çizgilerle hareketleri destekleniyor. Kadrajın hafif eğik olması bile rahatsız edici değil.
2 – Şekiller:
Şekiller, çizgilerin oluşturduğu ara bölgelerdir. Çöl çizgilerinin arasındaki gölge bölge, soyut bir fotoğraftaki herhangi bir şeye istemeden benzettiğiniz yer gibi. Görmesi zordur, fotoğrafçı kadrajı şekli belli eder. İzleyicinin şekli görüp göremeyeceğini bilemediğimiz için biraz gizemli bir hava katar. Şekiller izleyicide psikolojik etki de yaratabilirler, benzetilen öğeye bağlı olarak geçmişten bir şeyler hatırlayabilir veya etkileyici bir anı yaşatabilirler. Gölgeleri örnek verelim, bir sandalyenin gölgesini herkes anlayabilir çünkü çok spesifik bir objedir, ama bir ağacı düşünün, gövdesinin üst kısmını gün batımında gölgesini çekersek, ağaç olduğu anlaşılmayabilir, yerini heybetli başka bir şey, sıra dışı bir varlık veya çocukluktan kalma bir korku alabilir. Bu tamamen izleyicinin hayal gücüne kalmış durumdadır.
Şekilleri oluşturmanın ve göstermenin de bazı teknikleri mevcut:
a) Kırpma: Fotoğrafın istediğimiz ve göstermek istediğimiz bölümlerini kırparak izleyicinin tabiri caizse gözüne sokabiliriz. Fotoğrafta bir gizem oluşturmak için de kullanılabilir çünkü beynimiz fotoğrafın eksik olan parçasını istemsizce tamamlamaya çalışır. Burada da hayal gücü devreye girer.
Takashi’nin bu fotoğrafını küçük haline aldığım zaman, sırt üstü yatmış bir insanı, gözümü hafif kıstığımda ise dalışa geçmiş bir dalgıcı görebiliyorum. Işığı ve doğayı kullanarak fotoğrafçı bir gizem yaratmış.
b) Ölçeklendirme: Bazen aslında o kadar da büyük veya küçük olmayan objeleri daha büyük ve daha küçük göstermek isteyebiliriz. Veya örneğin fotoğrafta ritm oluşturan bir çok çiçek varsa ilk çiçekle diğer çiçekler arasındaki büyüklük farkını anlayamayız çünkü hem perspektif hem de fotoğrafın çekildiği lens bizde algı yanılgısı yaratır. Fotoğraf makinesine yakın olan objeler özellikle geniş açı lens kullanıldığında olduğundan büyük görünür, ve perspektif yaratmada kullanılır.
Çocuk, oluşturulan perspektif sayesinde uçaktan büyük algılanıyor. Sol alttaki kısa dal bile kadraja destekleyici nitelikte, sağ üstteki daha parlak alanla birlikte denge yaratıyor.
c) Bölümlendirme: Bir objeyi bir şekilde iki veya daha fazla parçaya bölmeye diyoruz. Genellikle önüne bir obje koyarak yapılır, simetri oluşturmada kullanılır.
Simetrisizlikteki simetri mi demeliyiz? Yansımaları dengeleyen ve aynı zamanda bölümlendirme kullanan Bakotic, kadrajını şahane kurmuş.
d) Odak: Fotoğrafta net bölgenin kullanımına odak diyoruz. Bazen istenen bölge bilerek flu yapılarak da dikkat çekilebilir. Nerenin, ne kadar flu olacağını fotoğrafçının kararına bağlıdır. Fluluk aynı zamanda hareketi de algılattırabilir. Gereğinden fazla netsizlik arkaplandaki veya ön plandaki objelerin olduğundan farklı algılanmasına da neden olabilir.
Fotoğrafta kuşların birlikte hareketi, fluluk katılarak çok iyi şekilde anlatışmış. Kadrajdaki her yerin dolu olması, bulutların diagonal çizgileri ve gökyüzünün yatay çizgileri de harekete derinlik katmış.
e) Işıklandırma: Işık da fotoğrafta net alan kullanımı gibi objeye dikkat çekmek veya çekmemek için kullanılır. Göz, aydınlık olan objeye bakma eğiliminde olduğu için sanatçılar bunu doğru veya ters şekilde kullanırlar. Bazen aslında bakmadığınız yerde dikkat çekici başka bir öğe olabilir – ki ressamlar bunu çokça kullanırlar-.
Klasik bir strobist fotoğraf. Sol üstten bir softboxla desteklenen bir portre. Model, çalışma ortamında fotoğraflanmış, ne yaptığını belli edercesine… Işık konuyu ön plana çıkarmış, arka plan ışığıyla muazzam dengelenmiş.
f) Metafor: Metafor veya farklı gösterme olarak anlatabileceğim bu teknikte obje aslında olmadığı bir obje gibi veya farklı bir algıyla gösterilir. Genellikle daha gerçek üstücü fotoğrafçılar bu tekniği kullanırlar.
Fotoğrafta evin gölgesi, evi betimlemiş. Ev gibi algılıyoruz ama aslında o sadece evin gölgesi. Sanıyorum anlatım bu şekilde daha iyi oldu, çünkü bunu anlatmak oldukça güç :)
Bu muazzam fotoğrafta da insanlığın doğa karşısındaki küçüklüğünden tutun, tepenin insan profili oluşturmasına, şekillerin kullanımını çok iyi şekilde görüyoruz. Işığın kullanımı fotoğrafın yine temeli, ışık ile fotoğrafta hem şekil oluşturulmuş hem de ikiye bölümlendirilmiş.
3- Boş Alan ve Sadeleştirme
Genellikle sade fotoğraflarda kullanılan boş alan tekniği, objeyi kadrajın ana öğesi yapmayı amaçlar. Fotoğrafta dikkat dağıtıcı objelerden kaçınır, genellikle tekdüze renkler kullanılır. Kontrast genellikle ortalama veya azdır, çok dikkat çekmek amaç değildir. Kadrajın rahat olması şeklinde betimleyebiliriz. Çok sıkışık kadrajlar izleyicide “Sıkılma” hissi uyandırır.
Benzer fotoğraflar, siyah beyaz ve renkli olarak Brouwer ve Yang ‘ın fotoğraflarını ele alabiliriz. Yatay ve dikey çizgilerin kullanımı, dengeli bir kadrajla buluşturulmuş. Her ikisinde de dinginlik söz konusu. Fotoğraflara baktığınızda obje haricinde dikkatinizi başka bir öğe çekmiyor çünkü hemen hemen her yer boş.
4- Doğal Kadrajlama:
Gündelik hayatınızda farkında olmasanız da pek çok doğal kadraj mevcut. Kapıları düşünün, kapı size doğal bir kadraj yaratır, veya anahtar deliği, ağaç kovuğu… Sayısız örnek bulabiliriz. Doğal kadraj, izleyicinin algısını objeye çekmede kullanılan ve çok etkili olan bir tekniktir.
Portrede olmasını beklemiyordunuz değil mi? Leberle ‘nin bu fotoğrafında kollar öyle konumlandırılmış ki doğal bir kadraj oluşturulmuş ve gözde tüm ilgi toplanıyor. Net alan kullanımı da buna destek veriyor.
Bu fotoğrafta da doğal kadraj, manzara için kullanılmış, uzun pozlama ile detaylandırılan doğa simsiyah çerçevelendirilmiş ve tüm ilgiyi orta noktaya topluyor.
Toplu taşıma araçları bu fotoğraf tekniğine çok uygundur, çok sevdiğim bir çok fotoğrafın bu tarz olduğunu söyleyebilirim. Üstteki fotoğrafta da kadraj müthiş şekilde oluşturulmuş, dengelenmiş ve pencerenin buğusu da fotoğrafa büyü katmış. Doğal kadraj yine otobüsün penceresi şeklinde karşımıza çıkıyor.
5- Tek Sayı Kuralı:
Tekil kuralı diye de adlandırabileceğimiz bu kuralda genellikle 3 veya 5 obje bulunur, ortada mutlaka esas dikkat çekmek istediğimiz konu yer alır. Yani bir ana konu etrafında çerçeveleyici 2 yardımcı konu gibi düşünebiliriz. Sokak fotoğraflarında büyük etki yarattığını söylemeliyim.
Sol ve sağ tarafta flu iki insan, ortada esas konumuz. Konu dışındaki objelerin olabildiğince ilgimizi çekmemesi gerekiyor. Bu fotoğrafta ışığın daha iyi kullanılabileceğini ve ön plandaki kişinin daha az ilgi çekmesi gerektiğini düşünsem de konu başlığına çok uygun bir örnek.
Ünlü sokak fotoğrafçısı Bresson da üstteki fotoğrafında tekler kuralını uygulamıştır. Sol taraftaki insan grubu ve sağ taraftaki insan grubu arasında tek bir bayan; esas konu. Fotoğrafta gruplandırma gibi de tekniğe bakabiliriz.
6- 1/3 Kuralı:
1/3 kuralı olmadan kompozisyon teknikleri olur mu? En bilinen, en çok uygulanan tekniklerden biri. Kısa parçanın uzun parçaya oranının 1/2 olması diye de bilinir, yani fotoğrafta önemi daha çok vermek istediğiniz bölüm 2x uzunluğunda, daha az önemli kısım x uzunluğunda olmalıdır, konuyu ortalamak kuralı bozar.
Lisa Holloway, çektiği çocuk fotoğraflarıyla ünlü bir fotoğrafçı. Fotoğraflarının hemen hepsinde 1/3 kuralını uyguluyor.
Görebileceğimiz gibi konu, yani fotoğraftaki çocuk hemen hemen sağdaki altın noktalara konumlandırılmış, tam ortada değil ve sol tarafında boşluk bırakılmış.
Genellikle fotoğrafa yeni başlayanların en çok yaptığı hatalardan biri (hata olması kişiye göre değişir, kurala göre konuşuyorum) konuyu tam ortalamaktır, eline ilk defa fotoğraf makinesi alan birine “Benim fotoğrafımı çeker misiniz?” dediğinizde %90ı sizi tam ortaya konumlandıracaktır. Ama sanatta 1/3 kuralı oldukça yaygındır.
Vatikan ‘daki Sistine Chapel’in tavanındaki, Michelangelo ‘nun Adem’in Yaratılışı eserinde altın oran ve 1/3 kuralı net şekilde görülebilir. Tanrının Adem’e dokunduğu nokta tam altın noktadır ve resimdeki yerleşimler altın orana göre yapılmıştır.
7- Ritm:
Fotoğraftaki temel kurallardan biri de ritm kuralıdır. Birbirini tekrar eden her şey bir ritmi oluşturur, ne kadar düzenli veya düzensiz olması gerektiğini fotoğrafçı seçer. Müzikteki ritmle benzer şekilde düşünebiliriz. Ritm bazen alıştığımız şekilde (Metallica) bazen de aksak (Tool) seyredebilir, ama ikisinin de seveni vardır, zaten sanat da bu yüzden güzeldir.
Doğa, ritmi içinde bulundurur, yeter ki görmeyi bilelim. Işığın, gölgelerin ritme olan desteğine dikkat edin. Tepeler ritmi oluşturuyor, ışık da okşayarak geçiyor. Orta bölgedeki koyunların otlayışı ise adeta pastanın üstündeki krema oluyor.
Ritm, üstteki iki şekilde kullanılabilir. Van Houte ‘nin fotoğrafında ritm hiç bozulmamışken, Bartha’nın fotoğrafında ritm sol alttaki dansçı tarafından bozulmuştur. Kimi fotoğrafçı dinginliği bozmamayı tercih ederken kimisi hareket katmayı sever. Sonuçta iki fotoğraf da ritme örnek oluşturuyor.
Sonuç
Fotoğrafta kompozisyon oluşturmanın belirli kuralları var. Ama siz fotoğrafçı olarak “Ben bu kurallara uymayacağım” da diyebilirsiniz, ama bunu diyebilmek için dahi kuralları bilmek gerekiyor. Ben bu kuralların insanoğlunun sanatsal düşünce ve algısına uygun olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla uygulanmasını doğru bulunuyorum, üstteki kuralları uygulamak için alıştırmalar yapabilirsiniz, zaten hepsinin iç içe geçtiğini siz de kadrajınızı oluştururken göreceksiniz.
İyi çekimler…
7 comments
Sizin gibi emekcilerin ne yazikki degeri pek bilinmiyor,şöyle detayli guzel bi anlatimı kac sitede bulabiliriz acaba…
Teşekkürler Burhan…
Emeğinize sağlık. Fotoğraflar kime ait olduğunu de yazdınız iyi oldu. Yumurtalı 🍳 fotoğraf arka planda kulandığınız kim çekti gözükmüyor. Golubeva Natalia rus fotoğrafçı ona ait olduğu yazmanız rica ediyor.
Merhaba, aslında fotoğrafta ekli ama arkaplanda olduğu için görünmüyor Natalya Hanım.
Tahmin etmıştım zaten. Fb yazdığınız için teşekkür ederim Tahir bey. Ben de ortadan kalkmış oldum.
Background photo by Nataly Golubeva
https://www.facebook.com/nataly.golubeva
Selamlar instagram batuhan.demircann fotoğrafları inceleyebilirsiniz.