🦹 Kötü Niyetli İnsanlarla Mücadele – Corfu Gezisi – Haftanın Ürünleri #29

Selamlar yeni bir cuma gününden, Eylül ayının ilk mail bültenini bugün iletiyorum, yazın bitmesi her ne kadar üzücü ise de yeni dönem yeni fırsatlar diyerek kendimizi avutuyoruz :)

Bugünkü bültende bulacakların:

  • Kötü niyetli insanlarla nasıl mücadele edilir?

  • Corfu Gezi Anektodları

  • Haftanın Tweetleri

  • Haftanın Ürünleri

Başlayalım…


Mail bültenlerine gönderdiğiniz cevapları ve geri bildirimleri mutlaka okuyorum ve cevaplıyorum, bu sayede pek çok da yeni arkadaş edindim :) Bu hafta da sizlerden gelen bir kaç konuyu ele alacağım:

İş Yerindeki Kötü Niyetli İnsanla Nasıl Mücadele Edilir?

İnsanla mücadele konusu hep zordur, iş yerinde, ailede, akrabalarla, ne mücadeleler görüyoruz sosyal medyada ve çoğunun kaynağı ne yazık ki insan. Hatta bir adım ileriye götürerek şunu söyleyebilirim ki iş yerlerinden ayrılmanın da soğumanın da nedeni %80 insan oluyor; bazen yönetici, bazen birlikte çalıştığı iş arkadaşların.

Genelde bu arkadaşlar şu davranışlar içinde bulunurlar:

1- Aşırı Agresiflik: Toplantılarda üste çıkma, bire bir konuşurken ezme, işe değil kişiliğe kadar inen mini hakaretler…

2- Bir Var Bir Yokçuluk: Nasıl tanımlamalı bilemedim ama bu arkadaşlar çalışırlar ama arada bir yok olurlar, iş yerinde iseler sigara, çay molaları, remote ise bilinmeyenlere gitmeler insanı rahatsız edebilir.

3- Dedikoducular: Bu arkadaşlar hayatın her yerinde varlar, söylenti üretirler, yayarlar, herkesten önce ben bilirimcileri vardır.

4- Narsistler: Kendilerini o kadar çok beğenirler ki geri bildirim almazlar, hep onlar haklıdır, tersi durumda aşırı tepki gösterirler.

5- Pasifler : Zorlanılan tarzları vardır, evet derler ama devamını getirmezler. Örneğin bir toplantı yaparsınız herkes el sıkışır ama çıktılarının kendilerine dokunan tarafları ilerlemez.

6- Asılanlar: Karşı cinse aşırı ilgi gösterirler, bazen tacize kadar varabilir, özellikle üst pozisyondaysalar yaşamak çok zordur.

7- Erteyelenler: Pasiflerin benzerleridir, devamlı ertelerler ve asla iş yapmazlar, işleri varken Youtube’da gezerler.

8- Şikayetçiler: Devamlı şikayet ederler, işten, servisten, yemekten, iş arkadaşından, yöneticiden. Negatif yayarlar :)

Sayamadığım daha nice huylar var ve eminim bunların hepsiyle hepimiz karşılaşıyoruz. Bazılarımız daha çok etkilenirken bazılarımız artık belli bir olgunluğa erişip yok sayabiliyor ve baş etmeyi öğreniyoruz. Aslında bu yazımda da nasıl baş edeceğimizle ilgili bir kaç şey yazmak istedim. Bu davranışlara kısaca artık Türkçeye de geçmiş kelimelerden toksik (zehirli) diyoruz ve bu toksik durum genellikle şu duyguları uyandırıyor:

  • Motivasyon azalması

  • Düşük moral

  • İş stresi

  • Burn out sendromu

  • İşten çıkış hızının artması

Bunları çözmenin tek bir yolu elbette yok, ama bazı yöntemler deneyebiliriz:

1- Konuşmak ve nedeni anlamaya çalışmak: Evet çok basit bir yöntem belki ama bir çoğumuz bunu yapmıyoruz, ya karşıdan yargılıyoruz ya da sürekli varsayıyoruz. “Şöyle olduğu için böyle” diyoruz. Gidip konuşmak, kökene inmek ve orada sorunu çözmek bazen en hızlı sonucu veriyor.

2- Geri bildirim vermek: Yine her yerde konuşulan ama pek yapılmayan bir eylem. Diyelim ki rahatsızsınız, bunu karşı tarafa söylemeye ne dersiniz? Tabii ki yoluyla, yordamıyla. Daha önceki bültenlerde bolca değinmiştim bu konuya, özellikle hisleri anlatmak çok değerli. “Şöyle yaptığın gün ben böyle hissettim, keşke öyle yapsaydın” demek geri bildirimin alınma ihtimalini artırıyor.

3- Profesyonel ve soğuk kalmak: Biliyorum bunu yapmak bazen zor ama kısaca Alman gibi olmalıyız. Etrafında sürekli söylenenler olacak, ama önemli olan senin kendini nasıl hissettiğin. Elbette mükemmel bir şirket, mükemmel süreçler ve mükemmel insanlarla çalışmayı herkes ister ama böyle bir iş yeri de mümkün değil, kendine devamlı bunu hatırlat.

4- Yok saymamak: Bu da çok değerli, o hareketi yok sayıyoruz ve yok saydığımız sürece de bitmiyor, hatta artarak devam ediyor. Mutlaka dile getirmelisin.

5- Eskale et & Yardım iste: Kendin çözemiyor musun, bu durum senin zihin yapını bozar hale mi geliyor? Ateşe ateşle karşılık verme, mutlaka eskale et, yöneticine çık, insan kaynaklarına çık, çözüm mutlaka bir yerlerde saklıdır, elbette bunun için insana değer veren bir yerde çalıştığını varsayıyorum.

Unutma ki sen, sağlığın ve senin üretkenliğin iş yerin ve kendin için çok önemli, bu tip davranışlar ne ilk defa oldu ne de son defa olacak, önemli olan bu durumla baş edebilmek ve çözebilmek.

Corfu Gezisi Anektodları

Daha önceki bültenlerden psikoloji yazılarıyla hatırladığın sevgili arkadaşım Gonca geçtiğimiz günlerde Corfu / Yunanistan’a gitti ve nasıl bir yer olduğunu kaleme aldı, bu yazıyla seni başbaşa bırakıyorum:

“Merhaba!

Yaz tatillerinin insana iyi gelen bir yanı olduğunu inkar edemeyiz: Günlük hayatın sorumluluklarından ve kentin karmaşasından uzakta geçen günler, tatil bölgelerinin kendine has yavaş ritmi, bütün yılımızı kaplayan yoğun gündemin stresini azaltmaya birebir değil midir? Benim tatillerde yapmayı sevdiğim şeylerden biri de, daha önce gitmediğim bir yere gidip orayı gezmektir. Bir yerde turist olarak bulunmanın insanda yarattığı o hafiflik haliyle ilgili de pek çok şey söyleyebiliriz. Gidilen yerin dilini bilmemenin, yazılanları anlamamanın, yolları ve hatta oranın kurallarını dahi bilmemenin normal olması ve bu durumda yine de herkesin yardımcı olmaya ve misafirperverlik gösterme çabasında olması, aslında bir yetişkin olarak sahip olmamız gereken en temel becerilerin bile olmayışının hoş görüldüğü, bir yanıyla çocuklara has bir özellik olarak da düşünebileceğimiz bir sorumluluklardan arınma gibidir. Gelgelelim, bu yazının konusunun bu yaz gördüğüm ve bir gün yeniden dönmek üzere ayrıldığım Corfu adası olmasını arzu ettiğim için girizgahı fazla uzatmayacağım.

Corfu’dan haberdar olmam bundan yedi sene öncesine rastlıyor. Balayı için gidebileceğimiz yerlere bakarken, bir listede Corfu’nun adını gördüm ve Türkiye’den ulaşımın kolaylığı nedeniyle balayımızı Rodos’ta geçirmeye karar vermiş olsak da, Corfu hiçbir zaman aklımdan çıkmadı, hep “bir gün görmek istediğim yerler” arasındaydı. Adanın başkenti Corfu Town’da çekilmiş fotoğraflar, adanın ne kadar güzel olduğuna dair bir fikir vermiş ve beni heveslendirmişti ama oraya gittiğimde hissettiklerim, fotoğraflara bakarken hissettiklerimden farklıydı: Adanın güzel bir yer olduğunu biliyordum ama bozulmadan korunmuş başkenti, tarihi ve kültürel zenginlikleri, doğasının ve denizinin güzelliği, adanın hem çok canlı hem de çok sakin olabilmesi, Corfu’da geçirdiğim günleri ve Corfu’yu benim açımdan unutulmaz hale getirdi. Bu nedenle Corfu gezi rehberini hazırlamaya karar verdim, umarım okumak sizler için zevkli olur.

Corfu Gezi Rehberi

  • Corfu, Yunanistan’a bağlı adalardan biri, ancak Yunan adaları dendiğinde ilk aklımıza gelen şekilde Ege Denizi’nde değil, İyon Denizi’nde bulunuyor. Corfu’ya gitmek için Yunanistan ana karasının en batısındaki Igoumenitsa limanından gemiye binmek ya da hava yolunu tercih etmek gerekiyor. Igoumenitsa’dan yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculuk ile adaya ulaşılıyor.

  • Yunan adalarından bahsedildiğinde, hemen hemen herkesin aklına mavi çatılı beyaz taş evler, daracık sokaklar gelir. Ancak gemi Corfu’ya yanaşırken, gözünüze çarpan silüet bundan hayli farklı: Sarı rengin ağırlıkta olduğu bir kent sizi karşılıyor, adeta bir İtalyan şehrine geldiğiniz izlenimine kapılıyorsunuz.

  • Corfu çok uzun bir süre Venedikliler’in hakimiyetinde kalmış. İtalyan etkisini adanın pek çok yerinde görmek mümkün: Adanın Yunanca ismi Kerkyra olmasına rağmen, İtalyanca ismi olan Corfu hala yaygın bir şekilde kullanılıyor. Adanın başkenti (adayla aynı ismi taşıyan) Corfu’nun daracık sokakları, sarı tonlu evleri, size İtalya’da dolaşıyormuşsunuz hissi verecek kadar İtalyan etkisini taşıyor. Adaya özgü yemekler için de bunu söyleyebiliriz. Adanın meşhur yemeklerinden pastitsado, ağır ateşte pişmiş dana etinin spaghetti ile birlikte servis edildiği bir yemek.

  • Uzun süre Venedikliler’in hakimiyetinde kalan ada, 1815 yılında İngilizler’in hakimiyetine geçmiş. 1864 yılında modern Yunan devleti ile birleşene dek İngiliz hakimiyetinde kalan adanın, İngiliz kültüründen de etkilendiğini söyleyebiliriz. Bugün “Asya Sanatı Müzesi” olarak kullanılan bina, İngilizler tarafından yaptırılmış ve bir dönem parlamento binası olarak kullanılmış. Parklarda kriket oynayan Corfu halkı da cabası!

  • Yunan adalarının büyük bir kısmı zamanında Osmanlı hakimiyetine girmiş olduğu için, Yunanistan’a giden Türkler’in aklına gelen ilk sorulardan biri adanın Osmanlı dönemindeki hali oluyor. Askeri tarih meraklılarına bir iyi, bir de kötü haber: Corfu hiçbir zaman Osmanlı hakimiyetine girmemiş ancak Osmanlı tarafından pek çok defa kuşatılmış, bunlardan birinin de heyecanlı bir hikayesi var. 1716 yılında 33,000 kişilik Osmanlı donanması, Corfu adasını kuşatır. Corfu’nun yalnızca 5,000 kişilik bir ordusu vardır, halk umutsuzdur. Ancak (rivayete göre) Aziz Spyridon’un ruhu yattığı yerden elinde bir meşaleyle çıkar ve donanmayı kovalar. Kuşatma başarısız olur ve Aziz Spyridon, adanın koruyucusu addedilir. Her sene 11 Ağustos günü, bu olayın yıl dönümü sebebiyle adada geçit töreni yapılıyor. Adada bulunan çok sayıda bando, izci grupları ve en arkadan gelen cam tabuttaki Aziz Spyridon’un mumyası: Özellikle adanın yaşlıları bu tören için güzel giysilerini giyinip geliyorlar ve tabutun önünde diz çöküp dua ediyorlar. Seyahatimiz sırasında bu geçit törenini izleme fırsatımız oldu ve adanın yerel geleneklerini görmek açısından önemli bir fırsattı.

  • Yüzme meraklıları için Corfu’da çok fazla seçenek var. Adanın doğusunda deniz daha sıcakken, batısında (yani açık deniz olan tarafta) deniz daha soğuk ve bazı günler de dalgalı. Paleokastrista, adanın kuzeybatısında, denizinin berraklığı ile meşhur yerleşimlerden biri. Deniz dibinin kumla kaplı olduğu plajlar arayanlar için, adanın doğusundaki Dassia, Ipsos gibi seçenekler daha uygun.

  • Corfu’nun tarihinde iki önemli kişi var: Avusturya-Macaristan kraliçesi Elisabeth (ya da daha çok bilinen adıyla “Sissy”) ve İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’in geçen yıl vefat eden eşi Prens Philip. Kraliçe Sissy, Corfu’nun Benitses kasabasına yakın bir konut inşa ettirir (Konut dediğime bakmayın, belki yazlık saray demek daha uygun olur): Achilleion. Corfu’yu çok seven Kraliçe, uzun zaman bu sarayda yaşar. Saray, ölümünden sonra kızı tarafından Prusya Kayser’ine satılır ve bugüne kadar farklı amaçlarla kullanılır. Şu an sarayın içi restorasyonda, yalnız bahçesi gezilebiliyor. Bahçeden görülen manzara o kadar muhteşem ki, Kraliçe’nin orada ne kadar mutlu yaşamış olabileceğini hissedebiliyorsunuz.

  • Prens Philip’in ise doğum yeri, günümüzde Palaiopolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermekte olan Mon Repos konutu. Yunanistan Kralı tarafından yazlık saray olarak kullanıldığı dönemde, Prens Philip burada doğmuş, ancak 1922 yılında devrim ile Kraliyet ailesinin ülkeden sürülmesi nedeniyle ailesiyle birlikte ülkeden ayrılmış. Bugün Mon Repos konutu ve çevresindeki Palaiopolis antik kenti kalıntıları, halka açık bir park.

  • Adada konaklama seçeneği olarak yalnızca oteller ve Airbnb dışında güzel kamp alanları da var: Camping Dionysus, Karda Beach Camping ve Camping Paleokastrista iyi seçeneklerden. Biz Camping Dionysus’ta kaldık. Kampçı ve karavancıların arayabileceği her şeyi bünyesinde barındıran sakin bir tesis. Corfu’da kamp yapmak isteyenlere tavsiye edebilirim.

  • Corfu yaz döneminde özellikle İngiliz ve İtalyan turistlerin yoğunlukla olduğu kalabalık bir adaya dönüşüyor, ancak kışın nüfusu bir hayli azalıyor. Adadan ayrılırken, Corfu’yu bir de kışın, sakin olduğu o dönemlerde görme isteği ile doluydum. Umarım bir gün, oraya yeniden dönebilir, sokaklarında yeniden yürüyebilir, açık denizi yeniden seyredebilirim.

Haftanın Tweetleri

Bu tweetteki arkadaşımızı ve söylediklerini çok samimi buldum ve güldüm :)

Bu alttaki tweet de çok yararlı, özellikle benim gibi kısa yazabiliyorsan ve bu cümleleri uzatmak istiyorsan sen de faydasını göreceksin.

Haftanın Beğendiğim Ürünleri

Çok güzel ve faydalı bir web sitesi yapmışlar: https://www.losethevery.com/. İngilizce yazışmalarda “very good”, “very hard” gibi cümleler kuruyorsan bu kelimelerin yerine daha güzellerini yerleştirmeni sağlıyor, aynı zamanda vocabulary için de faydalı.

Bir başka hoşuma giden web sitesi de : https://thenicestplace.net/ Eğer sarılmaya ihtiyacınız varsa, bir sürü insan videolarını çekip size sarılıyorlar ve alta da güzel bir müzikle etkileyici hale getirmişler.

Bugünlük bu kadar :) Bültende olması gerektiğini düşündüğün konuları, düşüncelerini benimle paylaşırsan çok sevinirim. Bu epostaya cevap yazabileceğin gibi sosyal medya kanallarından da bana ulaşabilirsin:

twitter.com/tahiryildiz

instagram.com/tahiryildiz

Sevgiler,

Tahir

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like