🤔 İşinde Mutlu Musun – Online Terapi – Öneriler #5

Beşinci bültenden merhaba 👋 , önceki haftaya göre ev halkı olarak sakinleştiğimiz, tahmin edebileceğin gibi bol ev eksiği tamamlamayla geçen bir hafta oldu. Alttaki Cuma okumasını da senin için hazırladım.

Bu arada arkadaşlarına bu eposta bültenini önerirsen çok sevinirim, buraya tıklayarak üye olabilirler. Yeni katılan herkese de şimdiden hoş geldin diyorum.


İşinde Mutlu musun?

Ocak ayı genellikle şirketlerin zam belirledikleri ay olduğu için bu üstteki zaten popüler olan soru çok daha popüler hale geliyor. Her ne kadar Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) araştırması gençlerin %77,1’sinin çalıştığı işinden memnun olduğunu,%48,1’inin de elde ettiği kazançtan memnun olduğunu gösterse de, sanki benim çevremin istatistikleri hiç böyle değil.

Okuyucularımın da mutlu olup olmadıklarını ve nedenlerini merak ettiğim için mini bir anket yapmak istedim, alttaki linke tıklayarak anketi cevaplar mısın?

https://link.gy/5baaf

İşten ayrılma nedeninin iş değil yönetici olduğu çoğu zaman dile getirilir. Çoğumuz ne yazık ki iş yerlerinde hak etmediğimizi düşündüğümüz davranışlarla karşı karşıya kalmışızdır. Peki hiç kendi tarafından düşündün mü bu olayı? Karşıyı suçlamak genelde kolaydır ama bazen de biz bu durumu doğru yönetememiş olabilir miyiz?

Yöneticiyi Yönetmek

Gel bu kavramı bir inceleyelim. Beklentiyi yönetmek veya beklentiyi belirginleştirmek diye de açabilirim konuyu. Özellikle yeni bir yöneticin varsa veya yeni bir işe geçtiysen bu konuyu hemen masaya yatırman gerektiğini düşünüyorum, hem de ilk veya en geç ikinci görüşmede. Sevilen ve özellikle saygı gören bir çalışan olmayı hepimiz isteriz, alttaki maddeleri de kendi tecrübelerimden süzerek yazıyorum.

1- Yöneticinin insan olduğunu unutma: Bunu çoğu zaman unutuyoruz, o da bir insan, artı-eksi yönleri var ve bazı özelliklerini değiştiremeyiz. Şunları anlamaya çalış:

  • Hayat değerleri ne? Çalışkanlık, açık sözlülük, eli bolluk vs?

  • Neyi başarı olarak görüyor? Yani ne yaparsan başarmış sayılacaksın?

  • Nerelerde desteklenmek istiyor? Herkes her şeyi bilemez, bazı alanlar var ki onu desteklersen çok iyi bir ikili olabilirsiniz.

  • Nasıl bir iş-yaşam dengesi anlayışı var? Kimi iş dışında iletişim kurmak istemez, kimi 24 saat iş başındadır. Ama senden beklentisi ne, telefonlarına, mesajlarına ne sıklıkta geri dönmeni bekliyor?

2- İletişim sıklığını ve şeklini belirle: Bu konunun da çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yöneticin email ile, telefon ile, whatsapp ile veya her zaman yüzyüze iletişim tercih ediyor olabilir, bunu belirlemek önemli çünkü hep konuşarak iletişim kurmak isteyen bir yöneticiye devamlı email gönderiyorsanız ve bu bir iletişim problemi ortaya çıkarıyorsa bunu devam ettirmenin bir anlamı kalmıyor. Dolayısıyla bunu baştan belirlemek önemli, ben genellikle bunu soruyorum: “Nasıl iletişim kuralım?” Zaman problemi varsa ve email okumaktan hoşlanmıyorsa emailleri videolu şekilde gönderiyorum mesela, sana da önerebilirim :)

Bir diğer konu da iletişimin sıklığı. Kimi her saat, her gün her durumu bilmek isterken, kimi bu kadar yakın değil daha uzak ilişki kurar. Her iki durumun da rahatsız ettiği çalışanlar olabilir, burada ikili ilişkiniz önemli. Bence yine sorun, “Ben her gün akşam size bir özet vermek isterim, bu sizin için de uygun mu?” gibi… Zaten zamanla tüm bunlar bir tabana oturacaktır.

3- Yetki ve sorumluluk matrisi oluştur:

Basit bir Excel olur, kağıt üzerinde olur fark etmez, hangi durumlarda yöneticine gitmelisin, hangi durumlarda gitmemelisin, birlikte netleştirin, çok faydasını göreceksin.

4- Yalan söyleme: İş ilişkisinin de bir insan ilişkisi olduğunu unutma, yalan söyleme, yanlış yaptıysan yanlış yaptım kabul ediyorum de, kabul edilmeyen hata eğer fark edilirse daha negatif sonuçlarla karşılaşılabilir. Bu tip durumlarda şeffaf olmaya çok inanıyorum, bir hata varsa en azından yöneticim benden duysun.

5- Yardım istemekten çekinme: Bazılarımız çekingeniz, bu yönetici ilişkilerine de yansıyor, yardım istemekten, destek almaktan korkma ve talepkar ol, bu hem ilişkinizi güçlendirecek, hem de birlikte çalışma fırsatı verecektir.

6- Geri bildirim iste: Kültürümüzde bu pek yok kabul edelim, birisi negatif (veya geliştirmeye açık diyoruz kurumsal kültürde) bir konu üzerinde konuşmak istediğinde önce bir savunma alıyoruz. Karşılıklı güven oluştuktan sonra alınan veya verilen geri bildirim ilişkileri güçlendiriyor. Ben şu soruyu soruyorum: “Bana 10 üzerinden kaç puan verirsiniz?”, diyelim ki cevap 8 geldi, sıradaki soru da: “10 olması için ne yapmalıyım?”. Bu tip ucu açık ve evet/hayır olmayan sorular her zaman iletişimi kuvvetlendiren sonuçları beraberinde getiriyor.

7- Sözünü tut: Bu sadece yönetici ilişkisinde değil her zaman yapmamız gereken bir şey, tutamayacağın sözü verme, eğer söz verdiysen de yerine getir.

Online Terapiler: Pandemi Çağının Yeni Terapisi

Seni sevgili arkadaşım Pitey Gonca Özbay ile tanıştırmak istiyorum; mail bültenime başından beri destek veren ve beni bu konuda teşvik edenlerden. Pandemi ile birlikte belki de daha önce olmayan pek çok şey online olarak girdi, bunların biri de “terapi”. Gonca bu konunun uzmanı olarak bakalım neler diyor:

Merhaba!

Ben Gonca, klinik psikolog ve psikoterapistim. Bildiğimiz dünya değişir, bundan henüz birkaç sene önce hayatın – ve dolayısıyla terapi çalışmasının – normal akışı içinde var olabileceğini aklımızdan bile geçiremeyeceğimiz pek çok şey günlük yaşamın baş köşesine yerleşirken bunun hakkında birkaç şey söylemek için buradayım.

Yıllar önce “Web Therapy” adında bir diziye rast gelmiş, Friends’in Phoebe’si olarak bildiğimiz Lisa Kudrow baş rolünde olduğu için diziye bir şans vermek istemiştim. O sıralar yüksek lisansımı yapmaktaydım ve birkaç bölüm izledikten sonra “Ne saçma şey!” diyerek izlemekten vazgeçmiştim. Öyle ya, terapi dediğin şey online olur muydu hiç? Olsa olsa, öyle ya da böyle, illa ki, yüz yüze olmalıydı. Başka türlüsü düşünülemezdi.

Mart 2020’de pandemi ilan edildiğinde, bütün terapi çalışmaları ne zamana kadar süreceği belli olmayan bir şekilde online olarak gerçekleştirilmeye başlandı, çünkü buna mecburduk. Günden güne artan vaka ve ölüm sayıları hepimizde yoğun bir kaygı yaratmıştı. Sevdiklerimizle onlara zarar vermemek için görüşemiyor, eve gelen alışveriş poşetlerini deterjanla yıkıyor, nadiren dışarı çıkabildiğimizde ise bilim kurgu filmlerinden fırlamış kılıklara giriyorduk. Pandeminin ne zaman biteceğinin belli olmadığı bu koşullarda, yüz yüze çalışmaların online platformlara taşınması mecburi bir hal almıştı. Zaman zaman pandemi tedbirleri gevşese ve yüz yüze çalışmalara yeniden dönülebilse bile, online terapiler de giderek artan bir şekilde uygulanmaya başladı. Çeşitli platformlar, bir psikologla neredeyse hemen görüşmeye imkan veriyor. Hayatımıza yeni yeni girmekte olan bu kavramın avantajları ve dezavantajlarına bir göz atalım istedim.

İşte online terapinin bazı avantajları:

  • Ulaşılabilirlik: Kaliteli ruh sağlığı hizmetine ulaşamayacağı bir ilde ya da uzak bir ilçede yaşayan kişiler, online terapiler sayesinde ihtiyaç duydukları ruh sağlığı hizmetine erişebilirler. Aynı şekilde, çeşitli sebeplerden (bedensel engel, kronik hastalıklar vb.) ötürü evinden çıkamayan veya zorlukla çıkan kişiler de terapi hizmetlerine böylece erişim sağlayabilirler. Çok yoğun çalışan, iş dışında kısıtlı zamanı olan kişiler için de online terapi avantajlıdır. Özellikle büyük şehirlerde bir yere ulaşmak için trafikte geçirilen zamanın ne kadar fazla olduğu düşünüldüğünde, online terapiler kişilere vakit de kazandırmış olur.

  • Etkililik: Araştırmalar, online terapilerin de yüz yüze terapiler kadar etkili olduğunu göstermektedir. Online terapide de terapist, danışanı dikkatle dinlemekte, ona empatik bir şekilde yaklaşmakta ve yardım etmeye çalışmaktadır. Bu bakımdan yüz yüze çalışmadan bir farkı yoktur.

  • Düşük ücretler: Online terapi platformları, yüz yüze çalışan terapistlerden çok daha düşük ücretlerle terapiye erişebilmeye imkan sağlar. Ofisin kira ve diğer giderleri online terapide bulunmadığından, yüz yüze çalışmaların yarısı, bazen de üçte birini ödeyerek bir terapistle görüşebilirsiniz.

Peki online terapi göründüğü kadar iyi mi? Gelin, terazinin diğer kefesine de dezavantajlarını koyduktan sonra kararımızı verelim.

  • Sınırlı iletişim: Terapistinizin odasına girdiğinizde karşınızda kanlı canlı bir insan görürsünüz. Mimikleri, yaptığı el-kol hareketleri, bedeninin duruşu da sizinle kurduğu iletişimin bir parçasıdır. Oysa online çalışmalarda terapist sadece büst şeklindedir ve beden aracılığıyla kurulan iletişime dair pek çok şey kaybolmuştur. Bu sınırlılık terapist açısından da sıkıntı vericidir, zira o da danışanının sadece yüzünü görebilir. Halbuki danışana dair bilgileri sadece onun anlattıklarından değil, beden dilinden ve dış görünüşünden de alırız. Danışanın sürekli ellerinin titremesi ya da konuşurken bacağını sallaması kaygılı olduğunu söyler. Seansa sürekli paspal kıyafetlerle gelen depresif bir danışan, çalışma ilerleyip kendini daha iyi hissettiğinde daha iyi giyinmeye, daha bakımlı görünmeye başlar. Sadece dış görünüşteki bu değişiklik bile, terapinin danışan için nasıl gittiğine dair önemli bir gözlemdir. Online görüşme esnasında maalesef bu gözlemleri yapmak mümkün olmayacaktır.

  • Teknik sorunlar: Internet bağlantısında yaşanacak sorunlar, görüntüde donmalar, seste kesilmeler, yarıda kalan görüşmeler… Bunlar maalesef görüntülü görüşmelerin pek çoğunda yaşanması muhtemel sorunlar. Online seans esnasında yaşanacak bu teknik aksaklıklar, danışanın kendisi için önemli konulardan bahsettiği anlarda gerçekleştiğinde sinir bozucu olabilir. Bunların yanı sıra, teknolojik cihazlarla arası iyi olmayanlar için bu sorunları giderebilmek zorlayıcı olabilir.

  • Uygunluk: Online terapiler, maalesef terapiye ihtiyacı olan herkese uygun değildir. Yakından gözlem ve müdahale gerektiren durumlar ile bazı psikiyatrik rahatsızlıklar muhakkak yüz yüze çalışma ile sürdürülmelidir. Ayrıca, kişinin kendisine zarar verme riski varsa, yine online terapi uygun olmayacaktır.

Öyleyse, “Online terapiler, yüz yüze terapilerin muadilidir” diyebilir miyiz? Terapi alan kişiler, evlerinde pijamalarıyla otururken terapistleriyle görüştüklerinde, tam olarak aynı hizmeti almış olurlar mı? Terapi tercihimizi neye göre yapmalıyız?

Online terapiler, yukarıda da bahsettiğim gibi, yüz yüze terapiye ulaşımı olmayan kişiler için çok iyi bir alternatif, zira bu kişiler için diğer seçenek genellikle hiç terapi alamamak oluyor. Online terapiler ile yüz yüze terapiler pek çok açıdan birbirlerine benzeseler de, online terapilerin, yüz yüze çalışmaların muadili olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Seansa gitmek için vakit ayırabilmek de aslında bu çalışmaya yapılan duygusal yatırıma ilişkin bir meseledir ve ruhsal çalışmaya kişi ne kadar duygusal yatırım yapabilirse, çalışmadan elde edeceği yarar da o kadar fazla olacaktır. Diğer yandan, fiziksel olarak aynı odada bulunabilmek, online çalışma esnasında belki hiçbir zaman ortaya çıkmayacak meselelerin konuşulabilmesine imkan vererek daha kapsamlı bir çalışma yapılmasına fırsat verecektir. Terapist de danışanı daha iyi gözlemleyebilecek ve bu gözlemlerini terapi süreci içinde kullanabilecektir. Dolayısıyla terapi almak isteyen kişilere tavsiyem, öncelikli tercihlerinin yüz yüze çalışmalar olması yönündedir.

Şartlar yüz yüze terapiye gitmeye imkan sağlamıyorsa, terapiye gitme motivasyonunuzu rafa mı kaldırmalısınız? Elbette hayır. Online terapilerde de yüz yüze terapilerde çalışılabilecek konuların büyük bir kısmı çalışılabilir. Üstelik araştırmalar, terapi sürecine online olarak devam eden danışanlarla, yüz yüze devam eden danışanların memnuniyet düzeyi arasında anlamlı bir fark olmadığına işaret ediyor. Pandemi sürecinde terapi süreci mecburi olarak online hale gelmiş pek çok danışanın da ortaklaştığı nokta şuydu: “Evet, alıştığımız koşul bu değil, ama hiç yoktan iyidir”. Ve pandemi koşullarının belirsizliği içinde terapinin ve terapistin varlığı, düşüncelerin ve duyguların belirli bir mekanın içinde değilse de, zihnin içinde var olmaya devam etmesi ve belirli bir zaman (seans süresi) içinde çalışılabilmesi danışanlara iyi gelmişti. Aslında terapiden beklentimiz biraz da bu değil mi: Yaşamın belirsizliği içinde, düşüncelerimizi ve duygularımızı taşıyacak bir çerçeve sunması. Bu çerçeve terapist tarafından oluşturulabildiği sürece, terapi sürecinin online ya da yüz yüze devam ediyor olması danışanlar açısından çok da fark etmiyor.

Yazının başına dönecek olursak, dünya değişiyor ve hayatın – ve dolayısıyla terapi çalışmasının – normal akışı içinde var olabileceğini aklımızdan bile geçiremeyeceğimiz pek çok şey hayatın baş köşesine yerleşiyor. Belki bundan birkaç yıl sonra online terapiler ruh sağlığı hizmetlerinin o kadar büyük bir parçasını oluşturur ki, burada yazdığım her şey demode bir hal alır. Kim bilir?

Bu Hafta Bunu Öğrendim:

Mac’te iPhone’dan Gelen Fotoğraf Dosyasını JPEG’e Çevirme:

Konu başlığı baya teknik oldu ama bence bu problemi çok yaşıyor Mac kullanıcıları. Eğer iPhone kullanıyorsan ve fotoğrafları live photos kullanarak çekiyorsan bu fotoğrafı bilgisayara atınca HEIC formatında geliyorlar. Bu format da bilindik formatlardan olmadığından web üzerinde kullanılamıyor, örneğin selfie’ni profil fotoğrafı olarak tanımlayamıyorsun. Bununla ilgili pek çok online çevirici olsa da aslında Mac’in içinde bu özellik var.

HEIC dosyaya sağ tıkla > Quick Actions >> Convert Image >> Jpeg seçmen yeterli.

📷 Haftanın Fotoğrafı

Bir Marie Dashkova fotoğrafı. Kullanılan modelin dinginliği, fotoğraftaki altın noktalara yerleşimi, sol üstteki heykelle olan zıtlığı, sağdaki tüylerin fotoğrafa renk olarak katkısı ve sol alttaki açık defterle olan renk benzerliği takdire şayan. Portre fotoğraflarda bulunulan mekan veya yapılan işle beraber yapılan çekimler her zaman ilgi çekici oluyor, hele ki böyle bir kompozisyon oluşturabilirsen.

🥰 Haftanın Sevimlisi

Benim gibi aksan seviyorsan ve ilgiliysen müthiş yetenekli bir ufaklığımız var:

🎸 Haftanın Şarkısı

Klasiklerden Besame Mucho’yı bilmeyen yoktur, bir Jazz grubu olan Avalon bu şarkıyı çok keyifli yorumladığı gibi aynı zamanda Fransızcaya çevirmişler, tam bir “arkada çalsın” şarkısı olmuş, buyrun efenim:

🎶 Telif Olmayan Müzik İhtiyaçların için

Youtube için veya başka sosyal mecralar için içerik üretiyorsan mutlaka telif sorunu olmayan müziklere ihtiyacın oluyordur, her ne kadar platformların bu konularda kendi çözümleri olsa da https://uppbeat.io/ adresi bu iş için çok güzel bir çözüm sunuyor. Gir, istediğini indir, kullan, mis.

🤌 CSS Peeper – Chrome Eklentisi

Eğer bir ön yüz geliştiricisi isen mutlaka Chrome Console ile iş yapıyorsundur, veya sadece benim gibi fonta, renge, boyutlara bakıyorsan yine aynı şekilde f12 veya sağ tık >> incele olmazsa olmazlardan. Bu uzantı o kadar güzel bir iş yapıp işi kolaylaştırıyor ki anlatamam, altta ufak bir gifini çektim, sen de hızlıca indirip kullanabilirsin.

Bu Cuma gazetemiz de bu kadar :) Bültende olması gerektiğini düşündüğün şeyleri, düşüncelerini benimle paylaşırsan çok sevinirim. Bu epostaya cevap yazabileceğin gibi sosyal medya kanallarından da bana ulaşabilirsin:

twitter.com/tahiryildiz

instagram.com/tahiryildiz

Sevgiler,

Tahir

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like
Devamını Oku

Aynasız Röportajlar 1 – Fuji X100S

Genel hatları ile aynasız makineleri yorumladığımız Hangi Aynasız Fotoğraf Makinesi yazımızdan sonra aynasız makineleri kullanan yetenekli fotoğrafçılar ile yaptığımız…
Devamını Oku

Düzenli Olma Hastalığı – Masaüstlerim

Düzenli olmak çoğumuzun istediği bir şey olsa da özellikle gelişen teknolojiler, birden fazla akıllı ürünümüzün olması, akıllı telefonlar,…