😶 İçe Dönüklerin Gücü – Psikolog Ne Değildir – Güçlü Yönlerin Ne? #20

Herkese merhaba, bugün oldukça doluyum ve uzun bir bülten hazırladım senin için. Havalar ısınıyor ve en sevdiğim aylar geliyor, güneşi görmek ve hissetmek çok güzel!

Bu hafta emailde bulacakların:

  • İçe Dönüklerin Gücü

  • Psikolog Nedir – Ne Değildir?

  • Güçlü Yönlerini Biliyor musun?

  • Haftanın Görseli

  • Haftanın Videosu

  • Yeni Oyun Haberi: Old World

Haydi başlayalım.


İçe Dönüklerin Gücü

Oğlumuz Kuzey 6 yaşında. Çocuğum olmadan önce babalık rolünün bu kadar önemli olduğunu hiç düşünmemiştim, hatta annenin çocuk için tamamen yeterli olduğunu varsayıyordum, ta ki kendi çocuğum olana kadar. Erkek çocuğun ne kadar rol model olarak babayı aldığını, hareketlerimi ve sözlerimi ne kadar taklit ettiğimi görmek benim için de çok keyifli bir tecrübe oldu ve olmaya devam ediyor. Hani derler ya; “Biz mi çocuğu büyütüyoruz yoksa o mu bizi büyütüyor?”, bu söz çok doğru.

Çocuklar doğumlarıyla beraber bir karakter getiriyorlar dünyaya, ondan 7 ay önce doğan kardeşimin kızı Pelin’le ister istemez karşılaştırıyoruz Kuzey’i ve davranışlarını. Pelin çok neşeli, hareketli, sosyal ve dışa dönük bir çocukken Kuzey neredeyse zıt olacak şekilde daha soğukkanlı, sakin ve içe dönük bir çocuk. Bu içe dönüklüğü şöyle açıklamaya çalışayım: Yaşıtlarıyla oynamayı çoğu zaman seçmiyor ve aralarına karışmıyor, evden dışarıya çıkmayı pek istemiyor, telefonla konuşmayı sevmiyor veya en sevdiklerini bile aramak çok zor oluyor, okulda söz gelmedikçe konuşmuyor. Tabii biz de aile olarak bu durumdan endişelendik ve bu durumu olabildiğince tersine çevirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Örneğin Cumartesi günleri işletmecileri pedagog olan bir drama okuluna gidiyor ve bolca oyun oynuyorlar, hem Cumartesi hem de Pazar basketbol kursuna gidiyor ki özgüveni artsın, haftada 3 gün de online ingilizce kursu alıyor. Bütün bunları yazınca proje çocuklar gibi düşünme lütfen, eğer bu kurslar olmasa Kuzey ya bütün gün Lego yapıyor, ya da tv izlemek istiyor. Biz de onu hem olabildiğince oyalıyoruz, hem de faydalı olmaya çalışıyoruz.

Çarşamba akşamı benim bu bülteni yazmama ilham kaynağı olmuş Sevgili Eray Erdoğan’la yemek yerken sohbet içe dönüklüğe gelmişti ki alttaki TED konuşmasını bana önerdi. Lütfen zaman ayırıp izle.

Bu videoyu izlerken kendimi “Acaba çok mu zorluyoruz?” diye düşünerek biraz kötü hissettim. Biz elbette ki aile olarak çocuğumuz için en iyisini düşünüp ona göre davranmaya çalışıyoruz. Kişiliğinin nasıl olduğunun farkına varmak da çok zor olmadı, içe dönüklüğünün gücüyle küçük yaşlardan beri çok yukarıda konsantrasyon süresi var mesela, bu onun saatlerce başka hiç bir şey yapmadan puzzle, lego gibi oyunları oynamasını sağlıyor ve bitirmeden de kalkmıyor. Biz kültür olarak şöyle büyüdük, eminim sende de benzer hikaye vardır: Eğer bir özel ders aldırılacaksa ilk akla gelen matematiktir, hiç dili zaten iyi diye dil dersi aldıran aile gördünüz mü? Ama şu anda iş yaşamında da öne çıktığını gördüğüm konu geliştirilebilir özelliklere çalışmaktan çok, güçlü olduğunuz yönlerinizi daha da sivriltmek yönünde. Dolayısıyla hem aile içinde hem de iş yaşamındaki içe dönük insanları fark etmeli, hayatlarını zorlaştırmamalı ve onlara alanlar açmalıyız.

Şu istatistikleri de vereyim, konuyu araştırırken buldum:

  • İnsanların ortalama yarısı içe dönük

  • Şirket CEO’larının sadece %20-25’i içe dönük

  • İçe dönüklerin sessizliği; liderlik yapamamaları, güçsüz olmaları, ilham veremeyecek olmaları gibi algılanıyor

  • İçe dönüklerin en güçlü özellikleri genelde: Bakış açıları, stratejik düşünme stilleri, dinleme yetileri, büyük resmi görmeleri ve geleceğe dair tutarlı öngörülerde bulunmaları olarak sıralanıyor.

Psikolog Nedir – Ne Değildir?

Sevgili arkadaşım Gonca bildiğiniz gibi zaman zaman bültenlerimde konuk oluyor, özellikle şehir yaşamında hepimizin terapi almaya ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ve bu konuya çok önem veriyorum. Bu vesileyle bülteni okuyan başka psikolog arkadaşlarım varsa 10 Mayıs Psikologlar gününü de kutlarım. Söz Gonca’da:

“Merhaba!

Uzun bir aradan sonra, 10 Mayıs Psikologlar Günü vesilesiyle yeniden yazmak istedim. Bugüne kadar terapi sürecinden, danışanların neler yaşadığı ve psikologların bu süreçte neler yaptığından bahsettim. Bugünkü yazımda da, psikologlara ilişkin beklentilerin hangilerinin doğru, hangilerinin yanlış olduğundan bahsetmek istiyorum. Psikolog nedir, ne değildir, bir bakalım.

Psikolog ne değildir?

1.    Psikolog, sinirlenmeyen biri değildir: Psikologların her durum karşısında sakin, sabırlı ve soğukkanlı oldukları, değillerse bile olmaları gerektiği düşünülür. Günlük hayatları içerisinde öfkelenen ya da çeşitli durumlara tepki gösteren meslektaşlarımın “Bir de psikolog olacak!” cümleleriyle kınandığına şahit oldum. Oysaki psikoloji lisans eğitiminin kişiyi sinirlerinden arındırma marifeti yoktur. Öfke, panik, kaygı vd. insani duygulardır ve psikologlar da bütün insanlar gibi bunları zaman zaman deneyimler.

2.    Psikolog, ruhsal sorunlardan arınmış bir “Übermensch” değildir: Nietzsche, “Böyle Buyurdu Zerdüşt” kitabında bir “Üst-insan” (Übermensch) mertebesinden bahseder, buna göre insan, zayıflık ve eksikliklerini gidererek Üst-insan mertebesine doğru ilerleyecektir. Psikologların bütün ruhsal sorunlar ve insani zaaflardan arınmış adeta bir “Üst-insan” olduğu yanılgısı da maalesef nadir değildir. Psikologlar, eğitimleri esnasında edindikleri kuramsal bilgiler ve (eğer geçtilerse) kendi psikanaliz/psikoterapi süreçlerinin sağladığı ruhsal farkındalığı kendilerini daha iyi tanımak ve var olan ruhsal çatışmalarını çözümlemek için kullanırlar ancak bu onları, bütün sorunlardan arınmış biri yapmaz. Terapist olarak çalışan psikoloğun kendini iyi tanıyan, duygularını fark edip tanımlayabilen, bunlar üzerine düşünebilen “gerçek bir insan” olması, danışanları ile yürüttüğü süreci açısından bir sorun değil, gerekliliktir: En nihayetinde terapi, iki ruhsal dünyanın karşılaşmasıdır.

3.    Psikolog, gece gündüz dert dinlemeyi seven biri değildir: Psikoterapi, profesyonel bir iştir ve sınırları bellidir. Seanslar esnasında yapılan şey, danışanın “dertlerini dinlemek” değil, danışanın getirdiği malzeme üzerinden onun ruhsallığına ilişkin bilgi edinmek, kişiye farkındalık kazandırmak ve aynı zamanda, terapi odasında kurulan empatik ilişki yardımıyla danışanda iyileşme sağlamaktır. Dolayısıyla arayıp dert anlatan tanıdıklarla ya da psikoloğun günlük hayatı içerisinde tanıştığı kişilerle bu ilişkinin kurulması mümkün değildir. Elbette tüm meslektaşlar iyi niyet sınırları içerisinde tanıdıklarına yardımcı olmak isterler ancak psikologların “dert dinlemekten hoşlandıkları” için değil, danışanlarına yardımcı olmak için bu işi profesyonel bir şekilde yaptıklarını anımsamakta daima yarar var.

4.    Psikolog, her şeyi bilen biri değildir: Psikologlar, insana dair bütün cevapları bilen kahin ya da şifacılar değildir. Elbette eğitimleri insan ruhsallığına dair pek çok bilginin öğrenilmesini içerir ancak psikoterapi süreci, ancak danışanın da kendine ilişkin gerçeği arama motivasyonu ve işbirliği ile gerçekleşebilir. Kimi zaman beklenti, danışanın psikoloğa sorunlarını anlatması ve terapistin danışanın anlattıklarına ilişkin “hap bilgiler” ve tavsiyeler vermesi şeklinde olabiliyor ancak kişinin kendisinden başka kimse, hayatında nasıl değişiklikler yapmasının onun için en iyisi olacağını bilemez, dolayısıyla terapist bu değişim sürecinin nereye doğru olması gerektiğini söyleyen kişi değil, bu değişim sürecinde bir eşlikçi pozisyonundadır. Hepsinin de ötesinde, danışanın durumuna ilişkin tanı ya da durumu tanımladığını düşünebileceğimiz karakter tipi, sendrom vb. kuramsal bilgileri terapinin odağına koymak, kişinin ve ruhsal dünyasının biricikliğine saygısızlık olacaktır. Kişi oraya kendi eşsiz hikayesi ile gelir ve onun hikayesinde neler olup bittiği gerçekten önemli olandır, tanı kriterlerinin ne kadarının bu hikaye ile örtüştüğü değil. 

Peki, psikolog nedir?

Psikolog, lisansını Edebiyat Fakültesi’nin Psikoloji bölümünde tamamlamış herkesin almış ve alacak olduğu yegane ünvandır. Üniversite sınavında yeterli başarıyı göstererek Psikoloji bölümüne yerleşmiş ve bölümü tamamlamak için akademik olarak gerekenleri yapmış olan kişiler, Psikolog olarak mezun olacak ve bu ünvanı kullanarak çalışmalarını sürdürecektir. Yani psikolog ünvanı taşıyan kişilerin, birbirinden farklı kültürel arka planları ve ruhsal özellikleri olduğunu tahmin edebiliriz. Psikoloji lisans eğitimi esnasında öğrenilenler ise psikolojinin alt alanlarına ilişkin kuramsal bilgiler olup, öğrencinin kişisel özelliklerini değiştirmeye yönelik değildir, kaldı ki bunu yapmak mümkün değildir, mümkün olsa da etik olmazdı.

Psikoterapist kimliği ile karşımıza çıkan psikologlar ise, üniversitelerin Klinik Psikoloji yüksek lisans programlarını tamamlamış, belirli bir terapi ekolünde kapsamlı bir eğitimden geçmiş ve bu alandaki uzmanlardan süpervizyon desteği almış kişilerdir. Kişisel psikanaliz sürecinden ya da terapiden geçmiş olması da büyük bir artıdır. Bu kişilerin, eğitimleri esnasında edindikleri kuramsal bilgileri kullanabilmenin yanı sıra, danışanlarına empatik ve danışanlarının sürecine katkı sağlar şekilde davranması önemlidir; bunun da yolu, seans esnasında olup biten her şeyin kendilerinde yarattığı etkiyi gözlemleyebiliyor olmalarıdır. Danışanın seans esnasında söylediği, anlattığı, yaptığı her şey, terapistte bir duygu uyandıracak ya da bir çağrışım yaratacaktır. Bunların anlamlarını hem kendi ruhsallığı hem de danışanın terapi sürecini göz önünde bulundurarak değerlendirebilen ve danışanın iyiliği doğrultusunda kullanabilen terapist, aslında işini iyi yapıyor demektir. O hala bir insandır: Duygularıyla, düşünceleriyle, onu bir insan yapan bütün özellikleriyle danışanının karşısındadır ve ona yardım etmek için zihnini danışanına yönlendirmiş durumdadır. Danışan da bunu görür: Terapisti de kendisi gibi biridir, fakat kendisine yardımcı olmak istemekte ve ona empatinin ön planda olduğu bir ilişki sunmaktadır. Terapide işe yarayan, iyileştiren de iki insan arasındaki bu empatik ilişkidir. Ne her şeyi bilen biri cevapları lütfeder danışanına, ne de danışanının neler yaşamakta olduğunu deneyimlemeyen biri pozisyonundadır psikolog: Danışanına yolculuğunda eşlik eden, onunla beraber düşünen biridir. Bundan ne fazlasıdır, ne de fazlası olmalıdır.

Güçlü Yönlerini Biliyor musun?

Bültenin başında güçlü yönlerden ve sivriltmemiz gerektiğinden bahsetmiştim ya çoğu insan güçlü yönlerinin farkında olmayabiliyor. Şu ücretsiz testi yapabilir ve güçlü yönlerini bulabilirsin. Benim test sonucuma göre en güçlü yönlerim:

🖼️ Haftanın Görseli

Pawel Kuczyncski ‘nin çalışmalarını bilmiyorsan bir göz at derim, bu görsel de ona ait çalışmalardan biri. Hayatımda bu duruma nedenini anlamadan çokça rastlıyorum o nedenle seninle paylaşma istedim. Bazı insanlar çıkış yolları varken o yolları tercih etmeyerek kendilerini sanki bilerek boşluğa atıyorlar, sen atma, çık o yoldan, hayatta risk almadan hiç bir şey olmuyor.

🎸 Haftanın Videosu

Çok eski bir video ama Ekin Beril ‘in bu çalışmasını bilmiyorsan izle derim, Şebnem Ferah ‘ın çok ünlü olmayan ama etkili olan şarkılarından “Bırak Kadının Olayım” ‘ını alıp başka bir şey yapmış, başarılı.

🎮 Yeni Oyun Haberi

Benim gibi strateji oyunlarını çok sevenler için 19 Mayıs çıkış tarihli ve heyecanlandırıcı bir oyun geliyor: Old World. Alttaki linkten takip edebilirsin:

https://store.steampowered.com/app/597180/Old_World/

Bugünlük bu kadar :) Bültende olması gerektiğini düşündüğün konuları, düşüncelerini benimle paylaşırsan çok sevinirim. Bu epostaya cevap yazabileceğin gibi sosyal medya kanallarından da bana ulaşabilirsin:

twitter.com/tahiryildiz

instagram.com/tahiryildiz

Sevgiler,

Tahir

0 Shares:
Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

You May Also Like
Devamını Oku

Selfie Çekerken Nelere Dikkat Etmeli

Yazı İçeriği Hide Selfie AkımıTürkçesi ÖzçekimSelfie PozisyonuMakine veya Telefon Ayarları Bundan yıllar evvel kuzenim gittiği konserlerde vb ortamlarda…