Herkese mutlu bayramlar, iyi tatiller, yağmurlu bir Salı gününden bu emaili sizler için hazırlıyorum. Seyahatte olduğumdan bu sefer Cuma bülten gönderimi yapamadım, hatta bu vesileyle de altta da bu iş gezimden aklımda kalanları seninle paylaşacağım.
Bu hafta emailde bulacakların:
Paris – O la la
Bir Yerinden Başla – Geciktirme
Şansa İnanır mısın?
Haftanın Videosu
Haydi başlayalım.
Paris – O La La
İlk 2014 yılında eşimle gitmiştim Paris’e, 8 günlük bir sırt çantalı gezinin 4 ülkeli duraklarından biriydi. İstanbul’dan çıkıp önce Roma, sonra Paris, sonra Barcelona ve sonra da Budapeşte yapıp geri dönmüştük. Ömrümde verdiğim en iyi kararlardan biri olabilir, hele ki o dönem Euro’nun yaklaşık 3TL olduğunu düşünürsek :) Gördüğüm her Avrupa şehrini beğendim ama tabii ki aralarında bazıları bir adım öne geçiyor, onlardan biri de Paris. Geçen hafta Çarşamba günü bir iş etkinliği için gittik Paris’e 2 günlüğüne, bir kere daha sevdim. Filmlerde anlatıldığı kadar romantik ve şarkılarda adı geçtiği kadar estetik Paris, bir o kadar da elegan ve ukala.
Paris’te ve çoğu Avrupa şehrinde çoğunlukta edindiğim izlenimleri yazacağım madde madde, belki senin de eklemelerin olur, sonraki bültenlerde yazarız:
Yerler çok temiz, hele ki İstanbul’la karşılaştırdığımızda; izmarit, çöp, maske vs yok.
Şehir temiz olduğundan ayakkabım otele geri döndüğümde hala bembeyaz oluyor, veya araba kiraladığımızda arabayı sık yıkamaya gerek olmuyor, toz da az.
İnsanlar çok şık ve özgüvenli, ekonomik güç elbette bunda büyük etken ama ne yazık ki ülkemizde ekonomik güç olsa da giyinmeyi sadece marka ürün almak olarak gören çok büyük bir kitle var. Markadan çok uyumlu giyinmekten, bazen uyumsuz ama bir tarza sahip olmaktan, yani kendi içinde uyumlu olmaktan bahsediyorum.
Çok ihtiyaç olmadıkça yeni araba almıyorlar, sokaklarda bol bol eski araba görüyorum, İstanbul’da hiç görmediğim kadar. Elektrikli araç sayısı da gün geçtikçe artıyor, şarj istasyonları çok sık görünüyor, bizde AVM’ler haricinde var mı emin değilim?
Champs Elysees (Şanzelize) dedikleri yer aslında Bağdat Caddesi’nin genişi gibi düşünebilirsin, ama içinde sanıyorum 4-5 tane Dior, bir o kadar Louis Vuitton falan var. Caddenin ekonomik durumunu ve turistikliğini buradan çıkartabilirsin, böyle olunca da tabii çok pahalı hale geliyor. Ayaküstü oturulan restoran gibi bir yerde bile minimum yemek 25€ civarında.
Binaları müthiş koruyorlar klişesine girmek istemiyorum ama kesinlikle öyle :) Bizi eski bir opera binasında ağırladılar, yolda da pek çok eski bina gördüm; bizdekilerin kıymetini o kadar bilmiyoruz ki bir kere daha anladım.
İnsanlar birbirlerinin yaşamlarına çok saygılılar, dini, dili, ırkı, yaşantısı, düşünceleri hiç kimseyi ilgilendirmiyor, ta ki karşıdakinin yaşantısına dokunmadığı sürece. Aslında olması gerektiği gibi ve bunu oldukça özgürlükçü bir biçimde yaşıyorlar, açıkçası en çok özendiğim kısım bu sanıyorum.
Otelleri ve evleri küçücük :) Özellikle şehir dışında veya çok pahalı otellerde kalmadığınız sürece ortalam 20-25 metrekarelik odalarda neredeyse sadece yatak olacak şekilde kalıyorsunuz. AirBNB’den gördüğüm kadarıyla evler de çok farklı değil, ama turistik amaçla gidildiyse zaten sadece yatmaya gittiğimiz için çok da dert değil.
Uzun zaman sonra ben de İngilizce bir sunum ve anlatım yaptım, yabancılarda çok sevdiğim şeylerden biri (Daha önceki çalıştığım bütün yabancı şirketlerde de yaşamıştım) çok fazla takdir görüyor olmak. Neredeyse anlatım yaparken gözgöze geldiğim herkes başıyla onaylıyor, hafifçe gülümsüyor, sunum bitince de yanınıza gelip teşekkür ediyorlar.
İş konusunda bizim kadar etraflıca bilgiye sahip olmuyorlar, genelde Almanlarda çok görmüştüm bunu ama genelleyebiliriz sanıyorum, tek bir işte uzmanlaşmayı çok görüyorum, bu da bizim ülkenin biraz “survivor” modunda olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Her şeyi yapmaya biraz meyilliyiz, biraz da iş yaşamı buna sürüklüyor. Almanya’da pek çok defa “Bu iş benim işim, sen karışma” tavırlarını çok gördüm ama bizde yapınca garipseniyor.
İnternet hızlı, özellikle upload çok hızlı. Gittiğimiz bir restoranda yaptığım hız testi 185Mpbs download ve 185 Mpbs upload verdi, ben Udemy’de kurs çektiğimde upload hızım 10 Mpbs olsun diye ekstra ödeme yapıyorum, epey gerideyiz bu konuda.
Covid olayı tamamen bitmiş, hiç bir yerde maske zorunluluğu yok, neredeyse maske takan insan da yok. Dolayısıyla son gün artık aklıma bile gelmiyordu maske veya pandemi.
Fotoğrafik açıdan da bir şey söylemek istiyorum; tabii bol bol fotoğraf çektiğim için özellikle şehirde bunun önemsendiğini belirtebilirim, elektrik telleri veya görünümü bozan nesneler yok, altyapı işini çözmüşler ve belediyenin de disiplinli olduğunu söylemek mümkün. Doğal olarak fotoğraflar da çok güzel çıkıyor.
Bir Yerinden Başla – Geciktirme
Üstte gördüğün güzel bir görselle karşılaştım geçen hafta, seninle de hemen paylaşmak istedim. Çoğu zaman özellikle de benim gibi “Yaptığım işin hakkını vermeliyim” diye düşünüyorsan ya işi geciktiriyorsun, “Şimdi yaparsam iyi yapamam, daha iyi bir zaman bulmalıyım, yarın başlarım, haftasonu bunu yapmak için daha doğru bir zaman…” gibi gibi içinden konuşarak başlamazsın, ya da başlarsın ama mükemmel olsun diye on bin kaynaktan araştırma yaparsın, birleştirmeye çalışırsın, tam istediğin gibi olmaz, başa dönersin… Tanıdık geliyorsa klübe hoş geldin :) Öneri iteratif olmak, iteratif ne dersen tekrara dayalı denebilir. Önemli olan başlamak, devam etmek ve yolda iyileştirmek.
Şansa İnanır Mısın?
Bir görsel daha… Bazı insanlar gerçekten şanslı doğuyor, etrafımda çok görüyorum ve şansın varlığına inanıyorum. Ama şanslı değilim diye düşünmek yerine çalışmaya inanıyorum. Evet şans kadar hızlı ve müthiş bir hızlı çıktı almıyorsun fakat her seferinde daha iyisini yapabiliyorsun. Dolayısıyla çalışmanın gücüne, tekrarın gücüne, daha iyisini yapabileceğine inan. Şans tek atımlık bir kurşun olabilir, yıllar içinde elde edilen tecrübenin işe katkısı ise karşı koyulamaz bir silah.
🎸 Haftanın Videosu
Yüzüklerin Efendisi serisini ve müziklerini benim gibi seviyorsan bu video çok dinlendirici, yemyeşil ve sakin, bence dinlemelisin :)
Bu ara sayı bu kadar :) Bültende olması gerektiğini düşündüğün konuları, düşüncelerini benimle paylaşırsan çok sevinirim. Bu epostaya cevap yazabileceğin gibi sosyal medya kanallarından da bana ulaşabilirsin:
Sevgiler,
Tahir